2017 Sezonu Arı Sütü Üretimi Hakkında

İyi şeyler olurken hep denir ya.

Dilimizi ısıralım.

Bizde dilimizi ısırarak 2017 arı sütü üretimi sezonunun giriş bölümü hakkında birşeyler söyleyelim.

Öngörülerimizden daha iyi bir sezon yaşıyoruz şükürler olsun.

İlk günlerde acil ürün bekleyenlerin ihtiyaçları karşılandı.

Kıştan beridir tutulan bir acil listemiz nihayet bitti.

Şimdi yazacaklarımın hedef kitlesi kendisini bilir zaten.

Yıllık ihtiyaçların karşılanması için en uygun zamanlar başladı.

1 ay kadar daha zirvede gider gibi görünüyor ki aralıklı yağışlar florayı çok canlı tutuyor.

Stok konusunda yine bize güvenmeyin. Herkes tedbirini alsın.

Biraz da görseller ile devam edelim.

Kirazlar olmak üzere. Bize gölge yapıyordu ama bu yıl dalları meyveden dolayı yerlerde.

Verim yüksekliğinin en önemli verisi, arıların doğal oğul davranışının bu yıl maksimum olması.

Tam da öngördüğümüz gibi oldu.

Geçtiğimiz yıl neredeyse hiç oğula meyil yoktu.

Polen verimi de çok güzel.

Siyah renkli olanlar.

Bir sonraki görselde bulunan çiçekten…

Çok uzun yıllar verilerine bakıldığında.

Gelincikler hiç bu kadar çok olmadı ve hiç bu kadar uzun süre verim vermemişlerdi.

Gelincikler için altın yıl sayılır.

Siyah polenlerin kaynağı, gelincikler…

Tüketicileri bilgilendirmek önemli ama kim bu görevi icra edecek?

Biz burada yazsak kaç kişi okursa…

Polen rengi ve kıvamı sezonda sürekli değişir.

Bir üretici size sürekli aynı poleni kolay kolay temin edemez.

O yüzden bu konuda üretici ile iyi diyalog kurarak yıllık planlamanızı yapınız.

Ayrıca polen tatlı olacak diye bir beklentiyi de unutmak gerekir.

Her kaynaktan gelen polenin tadı farklı.

Tatlı olanı da var ama zehir gibi olanı da.

Çok renkli olan mı tercih edilmeli yoksa tek renkli olanı mı?

Buna da henüz net cevap vermek zor.

Arı sütü üretiminde bal üretmek için ekstra arılar ayırmak gerekiyor.

Sadece arı sütü üreten bizim gibi işletmelerde bu da zor bir durum.

Arı varsa süt vermeli.

Sınırlı sayıda bal için çabalar var ama kendimize bile yetmiyor.

İşte bizim zevk aldığımız arı sütü dolu yüksükler ve arılar.

Birkaç görsel daha bu konuda.

Sadece arılar olmuyor tabi.

Tavuklarda önemli.

Her emeklinin hayali olunca.

Biz yaptık biz yaptık.

Ve ekibimiz.

İğne ile kuyu kazan ve göz nuru dökenler.

Arıları hergün kandıranlar…

Maharetli ekip…

Hele de özel ve özlenen tatları becerebilen…

Bayramda ev yapımı.

Arı sütlü baklava yapanda aynı ekip.

Biz bu Ramazan bayramında kısmetse çalışacağız.

Arı sütlü baklava yemeye bekleriz.

Arı Ürünleri Karışımları

12246758_200344050300027_491318153206934333_n

Mix etmek…

Son yıllarda arı ürünlerini belirli oranlarda karıştırılarak insan tüketimine sunuluyor.

Bu ürünü tüketenlerin beklentisi de “iyi” gelecek olması.

Sonuç itibarıyla genelde karıştırılarak sunulan bu ürünlere tek tek bakıldığında en azından insan sağlığına zarar verme konusunda riskler çok az.

Bence sorun beklentilerde.

Arılar bu ürünleri mix ederek mi kullanıyor diye bakarak sonuca da ulaşamayız ki bu ürünlerden tüketmedikleri propolis var meselâ.

Her ürünü kendi içinde değerlendirme yapacağız.

Polen ile başlayalım.

Bir kere, yanyana 2 kovan bile aynı günde aynı kaynaktan polen toplamıyor.

Standart bir polen yok demek mümkün. İçeriklerde doğal olarak farklı olacaktır.

Ayrıca toplama esnasında ürünün ne kadar sürede toplandığı, nasıl havalandırıldığı, ekşime-bozulmanın nasıl önüne geçileceği, nasıl temizlenip ve en önemlisi nasıl saklanacağı.

Taze saklama için derin dondurucuda saklanmış bir polen ile aynı polenin güneş altında tarhana misali kurutulması sonrası içerikler aynı mı kalır?

Bir diğer görüş ise polenlerin arılar tarafından peteklerde stoklama işlemi olmadan tüketilmesinin fayda sağlamayacağı…

Diğer bir görüşe göre de taze polen bile olsa polenciklerin zarlarının varlığı sebebiyle birçoğunun sindirilmeden atıldığı bilgisi…

Sadece polen tüketen tüketicilerin 1 ay önce aldığı polenin aynısını 1 ay sonra da bekliyor olması… Aynı günde bile farklı kaynaktan topladığını en başta söylediğimiz gibi.

Yurtdışında her kaynağa ait polenin renklere göre ayrılması ve monoflora polene ulaşmak için otomatik makineler kullanılırken bizler ne kadar karışık renkli polen olursa o kadar iyi olur yaklaşımında iken.

Bütün bu karmaşa kimin suçu?

Bilgi vermek konusu kimin görevi?

Biz arı ürünleri üreticileri sadece üretme teknikleri konusunda zirveye ulaşabiliriz ama iş insan tüketimine gelince kim uzmanlık gerektiren bilgileri tüketicilere ulaştıracak?

Mix hakkında tüketicilere söyleyeceğim bir üretici olarak şudur…

Polen kullanacak iseniz ya da bu ürünü bir karışım içinde kullanacak iseniz.

Mayıs – Haziran ayları arasında bir arıcı ile temas kurarak yıllık ihtiyacınızı birkaç farklı tarihte taze olarak alınız ve kendiniz derin dondurucuda saklayınız.

Yine bir dipnot olarak polende lezzet ve damak tadı aramayınız.

Arı ürünleri mix yapıldığında karışıma katılan polen miktarı ile günlük tüketimi karşılanması da mümkün gözükmüyor.

Karışım içerisinde polen varlığı olsa bile bizler yine de her gün 1 tatlı kaşığı taze polen tüketelim…

Arıların tüketimi açısından bakılınca da özellikle işçi arılar için polen çok önemli bir yer tutuyor.

Keşke olsa da…

Çok az şanslı tüketiciye nasip oluyor.

Mayıs ayında arılığa gelip kendi poleninizi kendiniz hasat etseniz…

12250048_200531940281238_4105781980310983973_n

Mix etmeye devam edelim.

Propolis ya da arı sakızı…

Doğal antibiyotik – antifungal ve önünde anti olan bir sürü terim ile mucize olarak sunulur ama insan tüketimi konusunda daha yolun en başında olunan ürün.

Üstelik arılar tüketimlerinde kullanmaz iken.

Ancak içerikleri konusunda yapılan çalışmalar ile özellikle yurtdışında başlayan insan sağlığı için kullanımı ülkemize de hızla sirayet etmiş ve yerlere atılan – arıcılar tarafından çalışma konforunu bozan bir malzeme iken şimdi yok satan bir ürün…

Bir analiz yayınlayarak dünyanın en iyi propolisine sahip olduğunu iddia bile mümkün olan ama yanyana 2 kovanda hatta aynı propolis tuzağında farklı kaynaktan propolis varken.

Kaynağına göre değişen, toplama tekniğine göre değişen, arının davranışına göre değişen ve asla standart olmayan bir ürün.

Dikkat edilmediğinde ise kimyasallara maruz kalması bile mümkün iken.

Ham hali mi, toz hali mi, alkolle ekstrakt hali mi yoksa evet yoksa su ile ekstrakt hali mi… (Su ile nasıl oluyorsa ayrıca)

Su hariç her halini bilen birisi olarak bireysel tercihim elbette alkol ile ekstrasyon…

İyi de alkolü bile önemli…

Alkolü uzaklaştırmak mümkün ama bir yanda da alkolün bileşikleri bünyede gezdirme katkısı da gözardı edilemez.

Dinen mahsuru var mı diye Diyanet İşleri Fetva Bölümünün defalarca arandığı bir ürün üstelik.

Doz nasıl olacak ayrıca?

Acı… Zehir gibi bir ürün ama 8-10 damla ile soğuk algınlığındaki boğaz sorunlarını gideren…

Koruyucu etkileri yanında o kadar çok konu hedefleniyor ki propolis ile.

Çok net söyleyeceğim bir şey ise propolis bünyede çok sessiz çalışır ve bunu anlamak çok zor. Arı sütü kullanmak hemen söyler, ben buradayım diye…

Hem üretim teknikleri hem işleme teknikleri hem de kullanma teknikleri hakkında çok yol kat etmemiz gerekiyor.

İthal ediyoruz yahu, ötesi var mı? Yazık bu ülkeye…

Bilimsel olarak altını doldurmak çok zor olsa da bizler, karışımlarda arı sütü miktarı ne kadar ise ekstrakt propolisi de aynı miktarda kullanıyoruz.

Günlük doz olarak canlı 10 kg ağırlığa karşılık 1 damla öneriliyor genelde.

En büyük avantajı ise insan sağlığına zararlı olduğuna dair veriler yok, temiz olması şartıyla.

Tüketicilere ne önerilebilir?

Tuzaklardan derlenmiş tertemiz ham propolis elde ederek ekstrakt işlemini kendileri yapabilirler.

Karışım ürünlerinin yapılma sebebi biraz da propolisin tüketim zorluğu. Karışıma katarak rahatlıkla tüketime sunulabiliyor.

Son uyarı olarak, alkolle ekstrakt edilmiş ürünler suya damlatarak kullanılamaz. Çünkü alkol ayrılır ve propolis plakalar haline dönüşerek kullanıma çok zor hale gelir.

Tüketicinin işi her arı ürününde olduğu gibi propoliste de çok zor.

12241409_200680780266354_2675461314964330747_n

Yıllardır arı dendiğinde ürün olarak bildiğimiz ne vardı ki…

Arının adı bile Bal arısı.

Hiç polen arısı, süt arısı ya da propolis arısı dendiğini duyduk mu?

Eski kaynaklara bakıldığında şifa aranan ürün bal.

Günümüzde ise… Maalesef bu harika ürünü ne hallere düşürdük, düşürenlere sessiz kaldık.

Bal hakkında çok şey yazmak mümkün ama konumuz arı ürünleri karışımı.

Karışımları tanımlarken balı öyle bir yok sayarız ki diğerlerini katıp üzerini balla doldururuz diyerek onu bir dolgu ya da taşıyıcı gibi varsayarız.

Mix yaparken balın önemi olmaz mı hiç…

Bir kere kalıntı riski hiç olmamalı.

Bu bile sayfalar dolusu yazmayı gerektirir.

Pahalı balın iyi bal anlamına gelmediği bilgisi de önemli.

Hangi balı kullanmak gerekir?

Kalıntısız ve doğal bal.

Ne kadar basit aslında.

Karakovan balı olur mu diyenler olabilir elbette ama balın Karakovanı olmaz ki.

Bal aynıdır, ambalajı değişiktir karakovanda.

Salgı balları bile olabilir ki zaten karışımlarda polen katılıyor.

Yeter ki Doğal ve Kalıntısız olsun.

Karışımlarda bal miktarı ne olmalıdır?

Bu karışım konularının finalinde arz edeceğiz ama bal miktarı belirlenirken kullanım amacı ve kullanan kişinin durumu önemlidir.

Diabet hastalarının tüketeceği karışımlarda bal miktarı ile çocukların kullanacağı karışımdaki bal aynı olabilir mi?

Bal miktarı, günlük tüketim dozu ve diğer içeriklerin miktarları hedef alınarak belirlenir.

Sonuç olarak karışımlarda kullanılacak balın içeriği de önemli olduğundan tek başına kullanıldığında şifa beklenen kesinlikle “süzme” ballar kullanılmalıdır.

12279157_200819840252448_7190222512856009208_n

Karışımlarda en çok kullanılan 4 ürünün sonuncusu arı sütü.

Acaip şeyler yazabilirim ama üreticiyim…

Tüketiciler deriz ya, bizde tüketiciyiz aynı zamanda.

Korkular hiçbir zaman boşuna değil.

Bal – Polen – Propolis – Arı Sütü

Bu ürünlerin dördünü de olması gerektiği gibi bulabilen kaç kişiyiz acaba?

Arı sütü üretimi yapan bizler bakalım olması gereken herşeye dikkat ediyor muyuz?

Ürettiğimizi iyi koruyabiliyor muyuz?

Mükemmel arı sütü var mı?

Var tabi ki, ana arılar tüketiyor sürekli.

Taze taze.

**************

Karışımlarda en önemli ürün belki de olayın lokomotifi arı sütü…

Karışımların içinde olmaması gerektiğini ve saf tüketilmesi gerektiğini söyleyen biri olarak.

İllaki karıştırılacak ise doğru ürüne tüketicilerin kendilerinin ulaşarak karışımlarına kendilerinin katmalarını önermekten başka da bir şey söylemek çok zor.

Ayrıca…

Doz hesaplamaları yapılırken karışımdaki arı sütü miktarına göre dozlama yapılmalıdır.

1 kg balın içerisine 10 gr arı sütü katılarak yapılacak karışımlardan fayda beklemek biraz da beyhude bir davranış.

1 kişi 1 kg balı 1 ayda zor tüketir ki 3 günde 1 gr arı sütü dozu yetişkinler için çok düşük bir dozdur.

Karışım ve karışım tüketim önerileri ile ilgili bir paylaşım daha yapmamız gerekecek zaten.

Özetleyecek olursak tüketicilere yönelik…

Karışıma arı sütünü siz karıştırın.

Hazır karışım ürünlerini kullanmaktansa kendiniz hazırlayın.

Arı sütünün öncelikle tazesini, mevsim dışında ise iyi korunanını ve doğalını bulmaya çalışın.

Arı sütünün günlük dozunu belirleyip ona göre karışım yapın.

12247172_201394660194966_2244424308854308987_n

Ürünler hakkında daha önceki paylaşımlarda çok şey yazdık ama iş bu 4 ürünü karıştırmaya gelince.

Karışımların hedef kitlesi standart değil ki ürünler standart olsun.

Her bünye kendine özel hazırlamalı…

Her ne kadar arı ürünlerinin doğal olduğu bilgisinden yola çıkılsa da doz denilen olgudan vazgeçilemez.

4 ürünün (Bal – Polen – Propolis – Arı Sütü) önceden karıştırılması ile kısa sürede ürünler kendi görüntülerinden uzaklaşır ve koyu renkli bir tahin görünümüne kavuşur.

Önceden hazırlanmasını doğru bulmayan bir tüketiciyim aynı zamanda ama tembellik var her sabah hazırlamak zor geliyor.

Ben yetişkin sağlıklı kişiler için formülümü yazayım…

Günlük olarak hazırlanması en güzeli ama formülü 30 ile çarparak aylık karışımı yapmakta mümkün…

Günlük doz olarak…

1 tatlı kaşığı bal…

7-8 damla propolis ekstraktı…

1 gram arı sütü…

1 tatlı kaşığı taze polen…

Karıştır ve sabah aç karnına güp…

****************

Soğuk algınlığına maruz kaldınız ve boğazınız başladı şişmeye. Daha ilk hissettiğinizde…

Günde 3 kez…

10 damla propolis ekstrakt ile bir çay kaşığı balı güzelce karıştırıp…

Önce ağızda gargara ve finalinde yavaşça yutmak…

*********************

Çocuklara verilecek karışımlarda…

Okul çağında çocuklar tarafından çok kullanılmaya başlandı ve koruma faydası bir yana çocukların sağlıklı ürün tüketmesi gibi yok.

Çocuklar için hazırlanacak karışımlarda propolis ekstraktı bulunmayabilir ki birçok çocuk bunu sevmezler.

Ayrıca çocuklarda arı sütü dozu da yarı yarıya düşürülür.

Kısacası.

1 tatlı kaşığı bal…

1/2 gr (1 leblebi büyüklüğünde) arı sütü…

1 tatlı kaşığı polen…

1-2 damla propolis ekstraktı…

Bu karışımı da taze hazırlamak gibisi yoktur.

******************

Sadece propolis ekstraktı tüketenlerin varlığı da gitgide çoğalıyor.

Sade olarak tüketmek zor gerçekten.

Yine bal bu iş için iyi bir taşıyıcı.

Yoğurt ve kesme şekeri üzerine damlatmalar ve bir yudum ekmek ile tüketenlerde yok değil.

Unutulmaması gereken şey herkes kendi durumunu iyi değerlendirmeli.

Diabet sorunu yaşayanlar bal miktarını minimuma hatta hiç kullanmadan karışımlar yapabilmeli ki doğal olsa da balın içeriğindeki glikoz ve fruktoz kandaki glikoz oranını arttırır.

Yine tümör tedavisi görenler aynı konuda çok dikkatli olmalı ki doktorlarının tavsiyelerine uymalıdır. Özellikle karışımlarda bal bulunmalı mı konusu bu durumdaki kişiler için çok önem arz eder.

Doz biraz da kişisel.

Bizden arı sütü temin eden ve değişik amaçlar için kullanan tüketicilerin geri dönüş bilgileri altın değerinde veriler içeriyor.

Günlük 1 gram arı sütü kullanan ama tansiyon problemleri yaşayanların miktarı azalttığında normale döndüğü bilgisi bir yanda dururken günlük 2 gram tüketmesi önerilen çocuk tedavisi gören ama günlük 4 grama kadar kullanan birisinin dozu fazla kaçırıyorsun ikazına bana karışmayın ben böyle çok iyiyim demesi diğer yanda.

Günlük olarak karışımlarda doz oynamaları yapılarak kişisel oranları bulmak mümkün.

Günlük olarak önerme sebeplerimi aslında diğer paylaşımlarda belirtmiştim ama yine de yazmakta fayda var.

Karışmış halde hazır aldığınız ürünlerde içerik hakkında maalesef karışımı hazırlayanın insafı da o karışımın içindedir.

4 ürünün tamamının en kaliteli halde bir üreticide bulunması da her zaman mümkün değildir.

Soğuk zincirde korunması gereken ürünler büyük miktarlarda karışım yapılarak saklanacak ise bal ile buluştuklarında soğuk zincire artık ihtiyaç kalmaz.

Afiyet olsun, sağlıkla.

Sağlıklı iken.

Bal ve Arıları Besleme İlişkisi

12742579_1574782912846438_6661933772973823458_n

Besleme ve Bal ilişkisi.

Soru genelde şu…

Arılarına şeker veriyor musun?

Buna cevap vermek esas zor olan.

Balında şeker var mı diye sorsana.

Neden zor soruyorsun?

Soruya bak.

Arıya şeker verdin mi?

Cevap. Ne desek ki şimdi…

Anlatırım orayı kolay iş.

Ama bilmemiz gerekenler var…

Arıların, doğadan topladıkları nedir?

Biliyor muyuz?

Hangi kaynaktan aldığını biliyor muyuz?

Arı kadar çalışkan hayvan yok iken, kendi kovanının arkasından delik bulsa kendi balını taşıyacak kadar da yakında arar hep enerji kaynağını.

Uçuş için mazot.

Kışın ısınmak için doğalgaz.

Yavrulara cicibebe.

Mum kabartmak için hammadde.

Arı sütü üretmek içinde lâzım.

Bal onun için çok kritik.

Ölüm ya da kalım çizgisidir.

Siz evinizde sıcacık soba başında otururken arı Bala ulaşamasın ölüyor yahu. Bu kadar kritik onun için.

Kış uzun. Bal bitti. Öldü.

O yüzden.

En iyi kaynağa her zaman öncelik verir.

En iyi derken en çok verene.

Kaliteyi de her zaman gözetmez.

En etkili biçimde toplayabileceği hangi kaynakta ise öncelik orası.

Komşu ayva reçeli yapıp balkona soğusun diye koysun.

Posasını alır içeri eğer arılar keşfetti ise.

Ya da zayıf bir kovan savunmayı düşürsün de görsün anyayı konyayı.

Arılar, bala dönüştürebilecekleri tatlı şeyleri hiç affetmezler. Hele de onların istediği özelliklerde ise.

Sor şimdi arılara şeker veriyor musun?

Soruya soru ile cevap vermek doğru bir metod değil.

Arılara şeker veriyor musun? sorusuna evet demek gibisi yoktur.

Bakın…

Biz neden bu haldeyiz biliyor musunuz?

Bu soruya evet demediğimiz için.

Çevrenizde çok vardır şu arıcılardan…

Ben hiç şeker vermem kardeşim.

Hemen 2. soru gelir tüketiciden.

Şu aşağıdaki köyden Hacı Bilmem Kim verir mi? diye sorar sormaz.

Onu bana sorma der.

Bak bak bak.

Bir tek kendisi sıfır şeker verip bal üretiyor ha.

Sevgili Tüketiciler.

Arıya şeker vermek ile balda şeker olmaz.

Olsa da. Anlatırım burayı da.

İnce bir çizgi çiziyorum burada.

Şeker vererek balda şeker olmaz ifadesini çok uzun uzun başka bir konuda anlatmak gerekir. Şeker vererek bal üretimi bir sektördür ülkemizde. Ama bu konuda da bilgin eksiktir. Maalesef bilgin en çok bu konuda eksiktir. Anlatırım.

Arıya şeker neden verilir ki?

Doğada arılara şeker mi veriliyor yahu diye de ekleyelim. Ağacın kovuğunda yıllarca yaşamış arı varmış ona şeker mi veriliyor diye sorarsın bir de.

İyi de o arıdan balı da almıyoruz ki.

Vallah arılara şeker öyle bir verilir ki.

Mis gibi.

Ana kuralımız şudur.

Kendi yemediğini içmediğini arıya vermeyeceksin.

Hani çayına attığın kesme şeker var ya.

Arılara, o kesme şekerden daha temiz şurup verilir.

Neden veriyorsunuz neden neden…

Bal akımı dediğimiz süreç yılda 15 gün kadar. Sabit arıcılık yapıyorsanız.

İşte gezgin arıcılık bu yüzden.

Birçok yerde hep 15 günlük akımlar vardır.

Yakalamak adına koşturur arıcı.

Şurup vererek yaptırmak daha kolay iken.

Gece vakti.

Dağda bayırda.

Evinden uzakta.

O kadar büyük riskler ki.

Ama sen sorarsın işte.

Arılarına şeker veriyor musun?

Evet.

Bal akımı 15 gün dedik ya.

Ordunuzu işte o zamana o kadar güçlü hale getirmeniz gerekir ki doğada kısa sürede oluşan nektarı kapıp gelsinler.

İhtiyaçları kadar kullansınlar ve artanı stoklasınlar.

Orduyu ne zaman güçlü hale getiriyoruz?

Erken baharda başlıyoruz.

Eğer besleme yapılmaz ise…

Mevcut bal stokları…

Çok bal bırakın yahu…

Hee olur.

Sonra bal neden pahalı diyen de sizsiniz.

Biraz fazla bile alınıyor işin açıkçası stoklar.

Hem kışa girişte doğalgaz olarak kullansınlar diye.

Hem de baharda yavru yetiştirsinler diye.

Tabi büyük bal dönemi haricinde de az az bal akımları olur ama güçlü ordu yetiştirmeye yetmez.

Yani başarılı bir biçimde bal üretmek için besleme olmazsa olmaz.

İnekleri salsanıza meraya.

Koyunları da.

Yahu gezen tavuk diyoruz ama akşam kümese geldiklerinde yine besliyoruz.

Güçlü bir kolonide yılda 600 litre kadar nektar girdiği verileri de olduğuna göre.

En çok besleyen arıcının yılda 20 litre bile vermediğini veremediğini biliyoruz ki besleme yüksek bir maliyettir. 20 litre verebilen var mıdır orası da tartışılır.

600 nektar içinde 20 besleme.

Hem de bal akımı dönemi dışında.

En başarılı Arıcı kovan başı 30 kg bal alırken oransal olarak hesaplama işini de siz yapın.

Ne kadar şeker olabilir içinde aldığınız balın?

Arılara şeker veriyor musun?

Evet.

Açlıktan ölsünler mi?

Hem şeker vermeden bal tatlı olmaz ki.

Di mi?

Arılara şeker veriyor bu arıcılar diyerek yağmurdan kaçıp doluya nasıl yakalandığınızı da anlatacağım sevgili tüketiciler.

Kurban olun kurban siz.

Erken baharda ve kışa girişte besleme yapan arıcılara.

Hatta baharda ve kışa girişte arıyı besliyor musun diye sorun.

Evet derse bal isteyin.

Hayır derse gram ama gram bal almayın.

Yalan söylüyor işte.

Teknik arıcılıkta, arı besleme bir bilim dalıdır arkadaş sen neyin hesabındasın…

Bu soruyu sorduğunuz için insanlar yalan söylemek zorunda kalıyor.

Ama yetersiz bilgi ile sorulan sorular yüzünden sektör size ne güzelde yediriyor ne güzel de yediriyor…

Afiyet olsun.

Daha bal donma mevzuları var.

Ohooo petekli bal hakikidir diye düştüğün tuzaklar var

Ben yazarım. Okumak size kalmış.

Bal Çeşitleri Hakkında

8244_1575456536112409_8403777753274471427_n

İyi bal var mı Sağdıç derler bizim buralarda…

İyi bal ne demek ki?

Hangi bal iyidir?

Ülkemiz bal kaynakları açısından çok zengin.

Kıymetini bilmesekte.

Saymaya kalksak kaç çeşit balımız var…

Ama çiçek ve çam balı der geçeriz.

Saysam şimdi şu bal bu bal diye hemen yorum yazıp bizim buranın şu balı da ünlüdür yazacak Arıcı arkadaşımızda çok.

Maydanoz balı bile var üstelik.

En iyisini nasıl bileceğiz?

Pahalı ise iyidir aga.

Öyle 30 liraya bal mı olur diye başlar söze.

Monofloral ballar ile çok çeşitli ballar.

Hangisi iyi?

Arı açısından bakıldığında fark ediyor mu?

Kestane balı olunca aman bu bal kaliteli hepsini stoklayayım da biz şurdan ıhlamur ile böğürtlen ile idare edelim der mi?

Şu bal şu baldan daha iyidir diyecek olsak hangi kriterler ile diyeceğiz.

Bir bölge balını ülkenin siyasetçileri yedi diye daha iyi olmaz ama…

Böyle de bir şey var.

Nereden başlasam…

Ana hatları ile girelim konuya.

Çiçek balı mı çam balı mı?

Çiçek balları içeriğindeki çiçekten gelen polenler sebebiyle değerlidir.

Ama çam balı da hem koşnilin hem de arının enzimleri sebebiyle değerlidir.

1 kişi…

1 yılda 2 kg bal tüketecek ise.

1 kg çiçek 1 kg çam tüketmeli.

Neden? Enzim deyip geçme… Polencik deyip geçme.

Çam balı isteyen o kadar nadirdir halbuki.

Vallah şimdi çiçek balı denince neyi anlayacağız?

Market rafından konuşacaksak.

Ayçiçek.

Bir türlü ayçiçek balı yazmaz orada.

Çiçek balı yazar.

Neden marketlerde ayçiçek balı olur ki?

Arıcıdan teneke ile alınan balın fiyatını duysanız.

Ayçiçek balını 7 TL civarı bir fiyattan alırlar.

7 lira… Hadi be diyen tüketiciler olacaktır elbette.

Çam balı da aynı.

Ülkede büyük bal ticareti bu 2 kalem üzerinde döner.

Ayçiçek ve çam.

Kavanozlama etiketleme marka konuları ise çok tartışılacak konular.

Tenekeye girene kadar olan bölümü kontrol etmeyiz ama kavanoza girerken sistemimiz aslan kesilir.

Üretene ürettiğini satma konusunda da hâlâ bir sürü net olmayan şeyler var.

Kovan başı üretim miktarı yüksek olmasına rağmen ayçiçek ve çam balı üreten açısından da tam tatmin etmese bile üretime devam ediliyor olması şaşılır durumda bu fiyatlara.

Ayçiçek ve çam balı iyi ki var sonuçta bu ülkede.

Ormangülü – Kestane – Ihlamur – Böğürtlen

Ülkemizin üst kısmındaki ormanlarda da yukarıdaki dörtlünün dağılım gösterdiği yerlerde yapılan üretimler ise yüksek fiyatlarla alıcı bulur.

Basit bir iktisadi kuraldır.

Oluşan talebi karşılayamazsan fiyat yükselir.

Artvin’den İstanbul’a…

Karadeniz ve Marmara kıyıları.

Bazılarında ormangülü yok bazılarında ıhlamur.

Bazılarında böğürtlen.

Ama girdiğin ormanda kestane ağaçları varsa.

Son yıllarda bu ballar kestane balı diye pazarlanıyor.

Aynı yerde bile her yıl bal kaynağı farklı ama hep kestane balı nedense.

Bizlere gelir tadımlık Karadeniz bölgesinden.

Hiç tüketemediğimiz bir acılık.

Onlara göre de bizim orman ballarında kestaneden eser yok…

Nasıl olacak bu işler?

Polen analizi denen basit bir tahlil var sonuçta ama tüketici nasıl yaptırsın…

Kestane balı lâzım bizim Hacı Dedeye.

Birisi demiş kestane balı yedirin diye.

Kestane balı…

Nereden alınacak? Nasıl bulunacak?

Fiyatlar zaten yüksek.

Ürün desen yok ki.

Kaç yıldır boş geçiyor kestane bölgeleri.

30 liraya bal mı olur diyene bizim de 120 liraya bal mı olur dememiz gereken zamanlardayız.

Üretimi artırmak adına arıcılık tekniklerini kullanma.

Verim az oldu diye fiyatı yükselt yükselt.

Yok olan az olan şey değerlidir.

Altın dediğimiz şey ne işe yarar halbuki ama değerli işte. Az çünkü.

İyi de ayçiçek verimi düşük olduğu yıllarda da fiyat neden düşük o halde…

Akasya.

Mis gibi kokulu ama.

5 yıldır ilk kez geçtiğimiz yıl verim oldu.

Yani arı baharda ilk kez akasyadan gelen balı stoklayabildi.

Ama gel de tüketiciye ver.

Su renginde bir bal.

Hiç olmaz.

Sabit arıcılık yapıldığında ise ne güzeldir.

Ballıbabalar verir.

Üçgüller verir.

Akasyalar verir.

Karaçalı verir.

Dikenler verir.

Hayıt verir.

Basra yapar.

Bazı bölgelerde meşe verir.

Hepsi farklı miktarlarda birikir.

İstesen bulamazsın.

Ama ya gezersen.

O kadar çok farklı kaynaktan ballar birikir ki.

İyi bal var mı?

Vallahi hangisi iyi bilmiyorum ki.

Balların büyük bölümü ile içerik çalışmaları yapılır.

Şu bal şu hastalığa iyi geliyor diye.

Ah bilmediğimiz şey şu.

Hiçbir zaman bal standart bir ürün değil.

Aynı arılıkta yanyana 2 kovanın stokladığı ballar bile farklı.

Hasada girince hepsi güzelce karışır ve ortaya bir aroma çıkar.

Lezzet çıkar.

Aynı arılıkta birden fazla hasat yapılınca farklı farklı ballar.

Hangisi iyi?

Biz arıcılar şu bal mevzuunda yıllardır yazar çizeriz her kafadan bir ses çıkar ki genelde herkes haklıdır.

Tüketici ne yapsın…

Kalite kriteri olarak balın fiyatını kullananlar…

Bilmeliler ki ayçiçek balı gibi yüksek polencik içeren bal zor bulunur.

Bedavadan az pahalı.

Kahvaltılık ve ilaçlık diye de ayırırız ya.

O da fiyat kriteri ile alakalı.

Bir Arıcı verimli bölgede 30 kg bal üretir 1 kovan ile.

Beğenmedikleri 30 liradan satsa.

900…

Kestane ormanı…

Harika bir ortam.

Kovan başı 4 kg

100 liradan 400

30 liraya bal mı olur?

Verimlilik ve kârlılık hesabı başka bir şey.

Bölgesellik çok önemli.

Ama yazdıkça uzayıp giden bir dipsiz kuyu bal işi.

Arı Yetiştirici Birlikleri birkaç yıla kalmaz bu tanıtım ve bilgilendirme işlerini artık yaparlar.

Ama tüketici ne sordu fuarlarda?

Hakiki mi bu ballar?

İşte önce burayı çözmemiz lâzım.

Hayatında toplam 7 şişe bal almamış köyde ikamet eden amcanın da TV’den 1 kere de 7 kavanoz bal getirttiği gerçeği de gün gibi ortada iken.

İyi bal iyi para beklentisi de tuhaf tüketici açısından.

Aynı bal olsa.

2 çeşit bal var.

Birisi 50 diğeri 30 desen.

50 olanı alan tüketici oranı da neden bu kadar yüksek.

Tattır ikisini de.

Gideriz 50 olanı alırız.

Sonuçta kazanan Arıcı ama.

Sevgili Arıcı arkadaşlarımız şunu da empati yaparsa.

Sen o bala o kadar para verip alır mısın?

Acaip bir piyasa.

Ama ülkedeki ekonomi içinde esamesi bile okunmayan.

Kıymada bile tavan fiyat varken.

Bizim Birliklerimiz gider Trakya’da taban fiyat açıklar.

Açıkladığın fiyattan ürün almadan taban fiyat açıklamak.

Yeter yeter bu kadar.

Petekli Ballar Hakiki midir?

12745621_1574838392840890_802198051285918250_n

Balda hile var şüphesi.

Süzme balda hile yapıyorlar, içine kesin bir şeyler katıyorlardır kurnazlığı ile.

Balı peteği ile alma davranışı gelişti.

Eskiden dedemlerde karakovanlar vardı, ne petekler yerdik kulbu da hazır.

Petekli olunca bal, hakikidir.

Tabi tabi.

Dondurma külâhını yemeye de benzemez aslında ama.

Çünkü mum bir kere insan tüketimine uygun bir madde değil. 60 °C derece civarında eriyen bir ürünün ne işi var bünyede ama.

Hakiki Petekli Bal

Yoğurdu kabı ile yemek.

Aynı şey.

Arılar aynı gözü…

Yavru yetiştirmek içinde kullanıyor.

Polen de stokluyor.

Fazla olursa bal da koyuyor.

Eğer bal ihtiyaçtan çok fazla ise aman bozulmasın bal diye de üzerini mum ile sırlıyor.

Ama gel gör ki.

Siz Petekli bal var mı diye sorarsınız arıcıya…

5 yılda bir olur şöyle her tarafı sırlanmış ve içinden yavru çıkmamış petekli bal.

Doğadan o kadar kısa sürede gelen nektar ile o kadar olur.

Sırlanmamış peteği verse burası neden açık burası neden kapalı diye sorarsınız…

Ayrıca bu peteğin ortasında suni petek kullanıyorsunuz di mi diye de sor bakalım.

Suni petekli di mi bu?

Evet suni…

Suni balmumu nasıl oluyorsa.

Yine balmumundan dökülmüş kılavuz petekler.

Bıçakla iki yüzeyi sıyırmak zor gelir.

Dişe yapışıyor da.

Sanki diğer mum hakiki olunca gıda oluyor.

Ye gitsin, dolaşsın sindirim sisteminde at gitsin.

Bak bu suni petekli ise istemem.

O halde yeni bir opsiyon bulur Arıcı.

Karakovan karakovan dedin durdun ya.

Çözmek kolay tüketici talebini.

Kasnaklara…

Arı örsün mumu güzelce.

Balı da doldursun.

Sırlasın da.

Keşke öyle olsa.

Karakovan olsun. Suni petek olmasın.

Şöyle kehribar gibi olsun.

Şarküteriye gidince alayım ihtiyaç kadar.

Pırıl pırıl olsun petekler de.

Kar gibi.

Tamam gel bakalım şimdi sektöre.

Talep eden varsa üretmeye ne var.

Kar gibi.

Arının kendi kabarttığı.

Kurabiye gibi.

Uygun fiyata üstelik.

Afiyet olsun.

O kadar market.

Bu kadar şarküteri.

Hepsinde de kar gibi petekli ballar.

Arıcıların büyük bölümünde de evinde tüketmeye bir tabak öyle petekli bal bulamaz iken.

Sonuçta bu petekli bal üreten arkadaşlarımıza kızacak değiliz.

Adamlar üretti doğalını.

Tüketmediniz.

İllaki istediniz.

Onlarda kralını üretir ki her arıcının yapabileceği üretim değildir.

Petekli bal yeme desek kim dinler ki.

Karakovan balı ile petekli bal diye aynı çerçeveden keserler 2 farklı yere.

Aynı çerçeveden.

Karakovan 100 TL derler alırsın.

Petekli bal 30 TL yazar almazsın.

O çerçeve 10 TL çıkar üretilen yerlerden.

Sen öyle istedin sevgili tüketici.

Aynı balı farklı fiyata alırsın.

Pahalı ise iyidir diyerek.

Kim kontrol edecek bu işleri?

Tüketici olarak sen.

Bilgileneceksiniz.

Petekli bal tüketmemeyi öğrenerek başlayacaksınız.

Petekli bal, peteğin gıda ürünü olmaması ötesinde kalıntı riskleri de içerir.

Ne yapmanız gerekeni elbette söyleriz ama önce ne yapmaman gerektiğini bir öğrenelim de.

TV bal satıcıları bile keşfetti bu davranışı.

8-10 Kavanoz bal yanında karakovan petekli bal furyasını nasıl patlattılar…

Petekli bal onu bırak karakovan petekli bal veriyor adam be.

Afiyet olsun.

Bu arada nasıl oluyor ki o kar gibi petekler?

Hani bize soruyorsunuz ya arıya şeker verdin mi diye.

Şarküteri ya da markette o soruyu sormak nedense aklınıza gelmiyor.

Bizde olmuyor arkadaş petekli bal.

Olsa da petekli bal yok.

Süzme.

Mis gibi.

Ama hak teslimi de yapalım.

Kavanozda bal benzeri ürün olarak satılan tahşişli ballar yanında o petekli besleme ballar gibisi yoktur.

Arı vardır işin diğer yanında.

Tüketilebilir.