2017 Sezonu Arı Sütü Üretimi Hakkında

İyi şeyler olurken hep denir ya.

Dilimizi ısıralım.

Bizde dilimizi ısırarak 2017 arı sütü üretimi sezonunun giriş bölümü hakkında birşeyler söyleyelim.

Öngörülerimizden daha iyi bir sezon yaşıyoruz şükürler olsun.

İlk günlerde acil ürün bekleyenlerin ihtiyaçları karşılandı.

Kıştan beridir tutulan bir acil listemiz nihayet bitti.

Şimdi yazacaklarımın hedef kitlesi kendisini bilir zaten.

Yıllık ihtiyaçların karşılanması için en uygun zamanlar başladı.

1 ay kadar daha zirvede gider gibi görünüyor ki aralıklı yağışlar florayı çok canlı tutuyor.

Stok konusunda yine bize güvenmeyin. Herkes tedbirini alsın.

Biraz da görseller ile devam edelim.

Kirazlar olmak üzere. Bize gölge yapıyordu ama bu yıl dalları meyveden dolayı yerlerde.

Verim yüksekliğinin en önemli verisi, arıların doğal oğul davranışının bu yıl maksimum olması.

Tam da öngördüğümüz gibi oldu.

Geçtiğimiz yıl neredeyse hiç oğula meyil yoktu.

Polen verimi de çok güzel.

Siyah renkli olanlar.

Bir sonraki görselde bulunan çiçekten…

Çok uzun yıllar verilerine bakıldığında.

Gelincikler hiç bu kadar çok olmadı ve hiç bu kadar uzun süre verim vermemişlerdi.

Gelincikler için altın yıl sayılır.

Siyah polenlerin kaynağı, gelincikler…

Tüketicileri bilgilendirmek önemli ama kim bu görevi icra edecek?

Biz burada yazsak kaç kişi okursa…

Polen rengi ve kıvamı sezonda sürekli değişir.

Bir üretici size sürekli aynı poleni kolay kolay temin edemez.

O yüzden bu konuda üretici ile iyi diyalog kurarak yıllık planlamanızı yapınız.

Ayrıca polen tatlı olacak diye bir beklentiyi de unutmak gerekir.

Her kaynaktan gelen polenin tadı farklı.

Tatlı olanı da var ama zehir gibi olanı da.

Çok renkli olan mı tercih edilmeli yoksa tek renkli olanı mı?

Buna da henüz net cevap vermek zor.

Arı sütü üretiminde bal üretmek için ekstra arılar ayırmak gerekiyor.

Sadece arı sütü üreten bizim gibi işletmelerde bu da zor bir durum.

Arı varsa süt vermeli.

Sınırlı sayıda bal için çabalar var ama kendimize bile yetmiyor.

İşte bizim zevk aldığımız arı sütü dolu yüksükler ve arılar.

Birkaç görsel daha bu konuda.

Sadece arılar olmuyor tabi.

Tavuklarda önemli.

Her emeklinin hayali olunca.

Biz yaptık biz yaptık.

Ve ekibimiz.

İğne ile kuyu kazan ve göz nuru dökenler.

Arıları hergün kandıranlar…

Maharetli ekip…

Hele de özel ve özlenen tatları becerebilen…

Bayramda ev yapımı.

Arı sütlü baklava yapanda aynı ekip.

Biz bu Ramazan bayramında kısmetse çalışacağız.

Arı sütlü baklava yemeye bekleriz.

Arı Ürünleri Karışımları

12246758_200344050300027_491318153206934333_n

Mix etmek…

Son yıllarda arı ürünlerini belirli oranlarda karıştırılarak insan tüketimine sunuluyor.

Bu ürünü tüketenlerin beklentisi de “iyi” gelecek olması.

Sonuç itibarıyla genelde karıştırılarak sunulan bu ürünlere tek tek bakıldığında en azından insan sağlığına zarar verme konusunda riskler çok az.

Bence sorun beklentilerde.

Arılar bu ürünleri mix ederek mi kullanıyor diye bakarak sonuca da ulaşamayız ki bu ürünlerden tüketmedikleri propolis var meselâ.

Her ürünü kendi içinde değerlendirme yapacağız.

Polen ile başlayalım.

Bir kere, yanyana 2 kovan bile aynı günde aynı kaynaktan polen toplamıyor.

Standart bir polen yok demek mümkün. İçeriklerde doğal olarak farklı olacaktır.

Ayrıca toplama esnasında ürünün ne kadar sürede toplandığı, nasıl havalandırıldığı, ekşime-bozulmanın nasıl önüne geçileceği, nasıl temizlenip ve en önemlisi nasıl saklanacağı.

Taze saklama için derin dondurucuda saklanmış bir polen ile aynı polenin güneş altında tarhana misali kurutulması sonrası içerikler aynı mı kalır?

Bir diğer görüş ise polenlerin arılar tarafından peteklerde stoklama işlemi olmadan tüketilmesinin fayda sağlamayacağı…

Diğer bir görüşe göre de taze polen bile olsa polenciklerin zarlarının varlığı sebebiyle birçoğunun sindirilmeden atıldığı bilgisi…

Sadece polen tüketen tüketicilerin 1 ay önce aldığı polenin aynısını 1 ay sonra da bekliyor olması… Aynı günde bile farklı kaynaktan topladığını en başta söylediğimiz gibi.

Yurtdışında her kaynağa ait polenin renklere göre ayrılması ve monoflora polene ulaşmak için otomatik makineler kullanılırken bizler ne kadar karışık renkli polen olursa o kadar iyi olur yaklaşımında iken.

Bütün bu karmaşa kimin suçu?

Bilgi vermek konusu kimin görevi?

Biz arı ürünleri üreticileri sadece üretme teknikleri konusunda zirveye ulaşabiliriz ama iş insan tüketimine gelince kim uzmanlık gerektiren bilgileri tüketicilere ulaştıracak?

Mix hakkında tüketicilere söyleyeceğim bir üretici olarak şudur…

Polen kullanacak iseniz ya da bu ürünü bir karışım içinde kullanacak iseniz.

Mayıs – Haziran ayları arasında bir arıcı ile temas kurarak yıllık ihtiyacınızı birkaç farklı tarihte taze olarak alınız ve kendiniz derin dondurucuda saklayınız.

Yine bir dipnot olarak polende lezzet ve damak tadı aramayınız.

Arı ürünleri mix yapıldığında karışıma katılan polen miktarı ile günlük tüketimi karşılanması da mümkün gözükmüyor.

Karışım içerisinde polen varlığı olsa bile bizler yine de her gün 1 tatlı kaşığı taze polen tüketelim…

Arıların tüketimi açısından bakılınca da özellikle işçi arılar için polen çok önemli bir yer tutuyor.

Keşke olsa da…

Çok az şanslı tüketiciye nasip oluyor.

Mayıs ayında arılığa gelip kendi poleninizi kendiniz hasat etseniz…

12250048_200531940281238_4105781980310983973_n

Mix etmeye devam edelim.

Propolis ya da arı sakızı…

Doğal antibiyotik – antifungal ve önünde anti olan bir sürü terim ile mucize olarak sunulur ama insan tüketimi konusunda daha yolun en başında olunan ürün.

Üstelik arılar tüketimlerinde kullanmaz iken.

Ancak içerikleri konusunda yapılan çalışmalar ile özellikle yurtdışında başlayan insan sağlığı için kullanımı ülkemize de hızla sirayet etmiş ve yerlere atılan – arıcılar tarafından çalışma konforunu bozan bir malzeme iken şimdi yok satan bir ürün…

Bir analiz yayınlayarak dünyanın en iyi propolisine sahip olduğunu iddia bile mümkün olan ama yanyana 2 kovanda hatta aynı propolis tuzağında farklı kaynaktan propolis varken.

Kaynağına göre değişen, toplama tekniğine göre değişen, arının davranışına göre değişen ve asla standart olmayan bir ürün.

Dikkat edilmediğinde ise kimyasallara maruz kalması bile mümkün iken.

Ham hali mi, toz hali mi, alkolle ekstrakt hali mi yoksa evet yoksa su ile ekstrakt hali mi… (Su ile nasıl oluyorsa ayrıca)

Su hariç her halini bilen birisi olarak bireysel tercihim elbette alkol ile ekstrasyon…

İyi de alkolü bile önemli…

Alkolü uzaklaştırmak mümkün ama bir yanda da alkolün bileşikleri bünyede gezdirme katkısı da gözardı edilemez.

Dinen mahsuru var mı diye Diyanet İşleri Fetva Bölümünün defalarca arandığı bir ürün üstelik.

Doz nasıl olacak ayrıca?

Acı… Zehir gibi bir ürün ama 8-10 damla ile soğuk algınlığındaki boğaz sorunlarını gideren…

Koruyucu etkileri yanında o kadar çok konu hedefleniyor ki propolis ile.

Çok net söyleyeceğim bir şey ise propolis bünyede çok sessiz çalışır ve bunu anlamak çok zor. Arı sütü kullanmak hemen söyler, ben buradayım diye…

Hem üretim teknikleri hem işleme teknikleri hem de kullanma teknikleri hakkında çok yol kat etmemiz gerekiyor.

İthal ediyoruz yahu, ötesi var mı? Yazık bu ülkeye…

Bilimsel olarak altını doldurmak çok zor olsa da bizler, karışımlarda arı sütü miktarı ne kadar ise ekstrakt propolisi de aynı miktarda kullanıyoruz.

Günlük doz olarak canlı 10 kg ağırlığa karşılık 1 damla öneriliyor genelde.

En büyük avantajı ise insan sağlığına zararlı olduğuna dair veriler yok, temiz olması şartıyla.

Tüketicilere ne önerilebilir?

Tuzaklardan derlenmiş tertemiz ham propolis elde ederek ekstrakt işlemini kendileri yapabilirler.

Karışım ürünlerinin yapılma sebebi biraz da propolisin tüketim zorluğu. Karışıma katarak rahatlıkla tüketime sunulabiliyor.

Son uyarı olarak, alkolle ekstrakt edilmiş ürünler suya damlatarak kullanılamaz. Çünkü alkol ayrılır ve propolis plakalar haline dönüşerek kullanıma çok zor hale gelir.

Tüketicinin işi her arı ürününde olduğu gibi propoliste de çok zor.

12241409_200680780266354_2675461314964330747_n

Yıllardır arı dendiğinde ürün olarak bildiğimiz ne vardı ki…

Arının adı bile Bal arısı.

Hiç polen arısı, süt arısı ya da propolis arısı dendiğini duyduk mu?

Eski kaynaklara bakıldığında şifa aranan ürün bal.

Günümüzde ise… Maalesef bu harika ürünü ne hallere düşürdük, düşürenlere sessiz kaldık.

Bal hakkında çok şey yazmak mümkün ama konumuz arı ürünleri karışımı.

Karışımları tanımlarken balı öyle bir yok sayarız ki diğerlerini katıp üzerini balla doldururuz diyerek onu bir dolgu ya da taşıyıcı gibi varsayarız.

Mix yaparken balın önemi olmaz mı hiç…

Bir kere kalıntı riski hiç olmamalı.

Bu bile sayfalar dolusu yazmayı gerektirir.

Pahalı balın iyi bal anlamına gelmediği bilgisi de önemli.

Hangi balı kullanmak gerekir?

Kalıntısız ve doğal bal.

Ne kadar basit aslında.

Karakovan balı olur mu diyenler olabilir elbette ama balın Karakovanı olmaz ki.

Bal aynıdır, ambalajı değişiktir karakovanda.

Salgı balları bile olabilir ki zaten karışımlarda polen katılıyor.

Yeter ki Doğal ve Kalıntısız olsun.

Karışımlarda bal miktarı ne olmalıdır?

Bu karışım konularının finalinde arz edeceğiz ama bal miktarı belirlenirken kullanım amacı ve kullanan kişinin durumu önemlidir.

Diabet hastalarının tüketeceği karışımlarda bal miktarı ile çocukların kullanacağı karışımdaki bal aynı olabilir mi?

Bal miktarı, günlük tüketim dozu ve diğer içeriklerin miktarları hedef alınarak belirlenir.

Sonuç olarak karışımlarda kullanılacak balın içeriği de önemli olduğundan tek başına kullanıldığında şifa beklenen kesinlikle “süzme” ballar kullanılmalıdır.

12279157_200819840252448_7190222512856009208_n

Karışımlarda en çok kullanılan 4 ürünün sonuncusu arı sütü.

Acaip şeyler yazabilirim ama üreticiyim…

Tüketiciler deriz ya, bizde tüketiciyiz aynı zamanda.

Korkular hiçbir zaman boşuna değil.

Bal – Polen – Propolis – Arı Sütü

Bu ürünlerin dördünü de olması gerektiği gibi bulabilen kaç kişiyiz acaba?

Arı sütü üretimi yapan bizler bakalım olması gereken herşeye dikkat ediyor muyuz?

Ürettiğimizi iyi koruyabiliyor muyuz?

Mükemmel arı sütü var mı?

Var tabi ki, ana arılar tüketiyor sürekli.

Taze taze.

**************

Karışımlarda en önemli ürün belki de olayın lokomotifi arı sütü…

Karışımların içinde olmaması gerektiğini ve saf tüketilmesi gerektiğini söyleyen biri olarak.

İllaki karıştırılacak ise doğru ürüne tüketicilerin kendilerinin ulaşarak karışımlarına kendilerinin katmalarını önermekten başka da bir şey söylemek çok zor.

Ayrıca…

Doz hesaplamaları yapılırken karışımdaki arı sütü miktarına göre dozlama yapılmalıdır.

1 kg balın içerisine 10 gr arı sütü katılarak yapılacak karışımlardan fayda beklemek biraz da beyhude bir davranış.

1 kişi 1 kg balı 1 ayda zor tüketir ki 3 günde 1 gr arı sütü dozu yetişkinler için çok düşük bir dozdur.

Karışım ve karışım tüketim önerileri ile ilgili bir paylaşım daha yapmamız gerekecek zaten.

Özetleyecek olursak tüketicilere yönelik…

Karışıma arı sütünü siz karıştırın.

Hazır karışım ürünlerini kullanmaktansa kendiniz hazırlayın.

Arı sütünün öncelikle tazesini, mevsim dışında ise iyi korunanını ve doğalını bulmaya çalışın.

Arı sütünün günlük dozunu belirleyip ona göre karışım yapın.

12247172_201394660194966_2244424308854308987_n

Ürünler hakkında daha önceki paylaşımlarda çok şey yazdık ama iş bu 4 ürünü karıştırmaya gelince.

Karışımların hedef kitlesi standart değil ki ürünler standart olsun.

Her bünye kendine özel hazırlamalı…

Her ne kadar arı ürünlerinin doğal olduğu bilgisinden yola çıkılsa da doz denilen olgudan vazgeçilemez.

4 ürünün (Bal – Polen – Propolis – Arı Sütü) önceden karıştırılması ile kısa sürede ürünler kendi görüntülerinden uzaklaşır ve koyu renkli bir tahin görünümüne kavuşur.

Önceden hazırlanmasını doğru bulmayan bir tüketiciyim aynı zamanda ama tembellik var her sabah hazırlamak zor geliyor.

Ben yetişkin sağlıklı kişiler için formülümü yazayım…

Günlük olarak hazırlanması en güzeli ama formülü 30 ile çarparak aylık karışımı yapmakta mümkün…

Günlük doz olarak…

1 tatlı kaşığı bal…

7-8 damla propolis ekstraktı…

1 gram arı sütü…

1 tatlı kaşığı taze polen…

Karıştır ve sabah aç karnına güp…

****************

Soğuk algınlığına maruz kaldınız ve boğazınız başladı şişmeye. Daha ilk hissettiğinizde…

Günde 3 kez…

10 damla propolis ekstrakt ile bir çay kaşığı balı güzelce karıştırıp…

Önce ağızda gargara ve finalinde yavaşça yutmak…

*********************

Çocuklara verilecek karışımlarda…

Okul çağında çocuklar tarafından çok kullanılmaya başlandı ve koruma faydası bir yana çocukların sağlıklı ürün tüketmesi gibi yok.

Çocuklar için hazırlanacak karışımlarda propolis ekstraktı bulunmayabilir ki birçok çocuk bunu sevmezler.

Ayrıca çocuklarda arı sütü dozu da yarı yarıya düşürülür.

Kısacası.

1 tatlı kaşığı bal…

1/2 gr (1 leblebi büyüklüğünde) arı sütü…

1 tatlı kaşığı polen…

1-2 damla propolis ekstraktı…

Bu karışımı da taze hazırlamak gibisi yoktur.

******************

Sadece propolis ekstraktı tüketenlerin varlığı da gitgide çoğalıyor.

Sade olarak tüketmek zor gerçekten.

Yine bal bu iş için iyi bir taşıyıcı.

Yoğurt ve kesme şekeri üzerine damlatmalar ve bir yudum ekmek ile tüketenlerde yok değil.

Unutulmaması gereken şey herkes kendi durumunu iyi değerlendirmeli.

Diabet sorunu yaşayanlar bal miktarını minimuma hatta hiç kullanmadan karışımlar yapabilmeli ki doğal olsa da balın içeriğindeki glikoz ve fruktoz kandaki glikoz oranını arttırır.

Yine tümör tedavisi görenler aynı konuda çok dikkatli olmalı ki doktorlarının tavsiyelerine uymalıdır. Özellikle karışımlarda bal bulunmalı mı konusu bu durumdaki kişiler için çok önem arz eder.

Doz biraz da kişisel.

Bizden arı sütü temin eden ve değişik amaçlar için kullanan tüketicilerin geri dönüş bilgileri altın değerinde veriler içeriyor.

Günlük 1 gram arı sütü kullanan ama tansiyon problemleri yaşayanların miktarı azalttığında normale döndüğü bilgisi bir yanda dururken günlük 2 gram tüketmesi önerilen çocuk tedavisi gören ama günlük 4 grama kadar kullanan birisinin dozu fazla kaçırıyorsun ikazına bana karışmayın ben böyle çok iyiyim demesi diğer yanda.

Günlük olarak karışımlarda doz oynamaları yapılarak kişisel oranları bulmak mümkün.

Günlük olarak önerme sebeplerimi aslında diğer paylaşımlarda belirtmiştim ama yine de yazmakta fayda var.

Karışmış halde hazır aldığınız ürünlerde içerik hakkında maalesef karışımı hazırlayanın insafı da o karışımın içindedir.

4 ürünün tamamının en kaliteli halde bir üreticide bulunması da her zaman mümkün değildir.

Soğuk zincirde korunması gereken ürünler büyük miktarlarda karışım yapılarak saklanacak ise bal ile buluştuklarında soğuk zincire artık ihtiyaç kalmaz.

Afiyet olsun, sağlıkla.

Sağlıklı iken.

Polen Hakkında

12809513_1583391038652292_1850109700912593934_n

Basit anlatabilmek zor bazı konuları.

Çünkü o kadar çok bilinmeyen olunca işin içinde ne dersen de…

En kolayı ise arı ne amaçlı topluyor ve nasıl stokluyor diye bakmak…

Polen ya da çiçektozu…

Arıcılık açısından bakınca…

Başarının temeli.

Sadece sıradan bir seleksiyon ile melez ama nasıl melez üstelik arılarla üretim yapabilme başarımın ardında tek unsur var aslında.

Bölgemizin, ülkemizdeki en yoğun ve uzun süreli polen akımına sahip olması.

Yoğun polen akımı…

Olsa ne olur olmasa ne olur diyebilir miyiz?

Arı, neden polen toplar?

Bu soruyu soralım yüzlerce arıcıya.

Yavru için diye cevap verirler.

Yavru için mi?

Yavru nasıl tüketecekse…

Poleni kim tüketir kolonide?

Yeni doğmuş genç işçiler…

Neden?

Protein depolamak amaçlı.

Protein olmadan uçamaz bile.

Bırak arı sütü üretebilmeyi…

Bir işçi arının sağlıklı ve maksimum verim vermesi için doğduktan belirli bir süre içerisinde polen tüketmesi gerekir.

Yani poleni Yenidoğan işçi arılar için toplar arılar…

Kovana bak, polen geliyorsa ana arı vardır gelmiyorsa yoktur yaklaşımı da bu bilgi ile açığa düşer.

Ana arısız ve yavru faaliyeti olmayan kovana da polen gelir.

O kadar yoğun polen akımı olduğu zamanlarda.

Tüketim fazlası polen olduğunda ise stoklama davranışı gösterir.

Yani ihtiyaç yok, ben toplamayayım demez.

Kovana giren polen miktarı, kuluçka faaliyetini doğrudan etkiler.

Polen yoksa, doğacak genç işçilerin polen yeme ihtimali düştükçe ve finalde tüketemedikçe kuluçka azalır.

Stoklama ve polen akımı zirveye ulaştığında kolonilerde kuluçka miktarı da pik yapar.

Çiçek tozu işte adı üstünde.

Çiçek olacak ki tozu olsun.

Mevsimin akışına göre sıra ile hava şartları da uygun olduğunda değişik kaynaklardan…

Bu sıra iyi takip edildiğinde genelde aynı ritimle gerçekleşir.

Bölgeyi bilmek önem taşır.

Ne zaman zirve yapar, ne zaman azalır…

Yani şu bizim FIÇI teorisi olayı.

Ağzımızla kuş tutalım polen tahtası eksilince fıçıyı tam doldurmak mümkün değildir.

Arıları yoğun polen akımı olacağı tahmin edilen günlerde daha fazla polen toplamalarına teşvik etmek mümkün mü?

Basit.

Teşvik işte adı üstünde.

Denemek bedava.

Aynı güçte 20 koloniden 10 tanesini teşvik diğer 10 tanesini kontrol kolonisi yapıp yoğun polen akımı döneminde gözlemleyin.

Bir önceki akşam teşvik beslemesi yapılan koloniler çok daha fazla polen toplama eğilimi gösterirler.

Stoklamayı nasıl yapar?

Basit bir şekilde getirdiği poleni kaynak gözetmeden.

Yani sarısı siyahı kırmızısı üstüste bile olacak şekilde gözlere koyar ve kafası ile sıkıştırır.

Göz dolduğunda da üstüne hava almasını önleyecek bir cila çeker…

Arı ekmeği diye sunulan bir üründür işte bu stoklar.

Bazı rivayetlere göre bu ürün çok daha değerlidir ama sadece gözün üzerinden yapılan enzimleme gözün en dibindeki polenlere ulaşması mümkün değildir ki.

Taze polen ile göz içerisindeki polenin farkı yoktur.

Stoklanan ürün daha değerli olur mu ayrıca?

Sadece…

Üzerine balda olduğu gibi sır çektiği polen bulunan gözleri incelemekte fayda vardır ancak diğer açık stoklardan alınan arı ekmeği denilen ürün ile taze polen arasında fark konusuna şerh düşerim bir arıcı olarak.

Poleni yoğun biçimde toplatabilen arıcılar başarılı olur.

Bu ne demek şimdi.

Badem ağaçları polen veriyor diyelim.

Verse verse 1 hafta.

2 koloni düşünün.

1 tanesi 5 çerçevede

1 tanesi de 8 çerçevede

Hangi koloni badem ağacı polenini daha çok toplar?

İşte bu ivme öyle bir artar ki…

Sıra eriklere geldiğinde zayıf koloninin topladığından 2 kat fazla toplayacak güce erişir güçlü olan…

Aman ya ne yapacağız hızlı gelişen arıyı zaten hemen oğula kalkıyor diye.

Zayıf koloni ile bahara giren arılar…

Gümbür gümbür polen veren çiçekler geçer gider…

Bir koloni full toplar iken diğeri gücü kadar…

Her arılıkta öne fırlayan başarılı kolonilere bakın… Bunlar en iyi poleni toplayan kolonilerdir.

Bal akımı gibidir polen akımlarını bilmek.

Arıyı bala hazırlamak kadar önemlidir polen akımlarına hazırlamak.

Florasının ritmini bilmeli Arıcı.

Bugünlerde polen nereden gelir sorusuna cevap verebilmeli.

Arı topluyor nasılsa.

O bilir işini.

Bilir de gücü kadar, enerjisi kadar toplar…

Polenleri, stokladığı yerlere baktığımızda nedense hep yavru alanları çevresine koyduğunu görürüz.

Stok ne demek zaten…

Gerektiği zaman buradan alayım demek.

Uçuş müsait değil.

Kaynaklar kesintiye uğradı.

Genç işçiler poleni tüketecek.

Kuluçkaya bakacak.

Kalkıp en uzaklarda polen stoğu arayacak değil elbette.

En yakından…

Tabi doğadan poleni alabilmesi için gereken hava şartları da önemli.

Nem miktarı ise belki de en önemli kriter.

Çiçekler full açık ama lodos…

Zor…

Hava yağmurlu…

Zor…

Hele zayıf kolonilerin işi daha da zor.

Zayıf koloniler ne zaman gelişir?

Artık polen kaynakları en üst düzeye ulaştığında güç olarak belirli düzeye ulaştıklarında.

Ama o esnada poleni alan Üsküdar’da full askerle bal akımı gözlüyor pozisyonda…

Bu yıl da verimsiz geçti diye mazeret aramak gibisi yok.

Protein…

Yani bizim açımızdan bakarsak Et…

Et yemeyen çocuk nasıl olursa…

Polen yemeyen arı da öyle.

Mıgırık derler bizim muhacirler…

Tam da öyle.

Irksal olarak koloniler polen toplarken farklılık gösterir mi?

Yanyana 2 koloniler bazen farklı kaynaklardan polen toplayabilirler.

Hatta yüzlerce koloni aynı kaynaktan toplarken 1 tanesi hiç alakası olmayan kaynaktan toplar.

Ama genelde o döneme ait hangi polen kaynakları aktif ise yoğunluk o kaynaktandır.

Sonuç olarak…

Arıcılık dendiğinde…

Polen çok ama çok önem taşır.

Mıgırık arılarınız olmaması dileğiyle.

12814652_1583774551947274_2143079618610515118_n

Polen derlemek…

Arıların poleni doğadan toplama ile ilgili uyguladığı teknikler…

Kovana getirirken taşıması…

Seyre değer işlerden.

Birçok arıcının terapi alanıdır polenli inişe gelen arılar…

Ama bir yandan da polen derlemek diye bir üretim şekli var.

Basit bir teknik ile arıların kovana genç işçi arıların tüketmesi için getirdikleri poleni onlardan almak mümkün.

Girişte.

Arı boyutu kadar delikler.

O deliklerden geçerek koloniye ulaşabilme şansı.

Dolayısı ile girişte ayaklarında çıkıntı şeklindeki polenler aşağıdaki tepsiye…

Giriş kontrolleri değişik değişik.

Hem çıkışa müsait olmalı ve tahdit olmamalı hem de girişte arılar çok fazla poleni o çıkıştan içeri kaçırmamalı.

Bir çok modeli denemiş ve görmüş olarak önerim…

Menteşe tarzındaki giriş tahditleme sistemi en uygunu.

Hem üstten çıkışa fırsat verir hem de uçuştan dönen yüklü arı çıkış deliğini görmez.

Önemli mi giriş ve polen yönlendirme sistemi?

Kesinlikle önemli çünkü koloni uçuş
etkinliğini bozmamak gerekir.

Çıkışı komple kapatıp çıkış için yine aynı polen toplama tuzakları toplanırsa erkek arı uçuşu gerçekleşemeyecektir.

Daha fazla yıpranan işçi arılar verimi düşürecektir.

Peki, arının geçtiği delik ve malzeme…

Plastik ya da metal.

Çok fazla seçenek var ve arının geçtiği plaka çok önemli.

Çapaklı malzemeler arıları fiziken yıpratır.

Plastik olanlar ise pürmüz ile sıcaklık uygulandığında hasar görür kovan dezenfeksiyonlarında.

En iyisi hangisi?

Yalova’da özel olarak bastırılan plakalar kadar başarılı olan hiç görmedim.

Nasıl buluruz sorusu gelir hemen…

Şu anda bu konunun muhatabı kim bilmiyorum ama bir hayli yüksek sayıda ve bir hayli de yüksek ücret ile yapılıyor.

Değiyor ama.

Polenlerin döküldüğü tepsiler.

Plastik var ahşap var.

Ancak bizler hangi sistem olursa olsun polen toplama esnasında sinek telli olan tepsiler kullanıyoruz.

Hem nem kontrolü hem de kırıntıların elenmesi adına…

Ve arılardan alınması…

Basit olan kısım burası.

Doldur işte kovaya ama tabi kısa sürede havalandırmak adına yine sinek telli eleklere dökülmek şartıyla.

Çok uzun süre kovada bekletilen taze Polenler hem yapışır hem de kızışır.

Kızışmak…

Nemli bir ürün sonuçta.

Bozulma başlar.

Esas sorun ise ne zaman toplamaya başlayacağız?

Polende lezzet ve tad aranmaz aslında ama gelgelelim tüketici davranışı denen bir olgu var.

Polenin tatlı olması bekleniyor.

Tadı geçtik.

Dönem dönem öyle polenler geliyor ki zehir gibi acı ya da çok kötü kokulu.

Bizim bölgede erken baharda ballıbaba kırmızı polenleri zehir gibi acı.

Haziran başı gibi de soğan tohumlarından gelen kötü bir soğan kokusu…

Yine sonbaharda kırmızı renkli kaynağını bilmediğimiz çok acı bir polen daha.

Bu kötü örneklerin yanında tırfilden gelen kahverengi polen ise bitter çikolata resmen.

O halde polen derlerken bölgemizdeki polen akımını bileceğiz çeşit açısından.

Diğer bakacağımız olgu ise kolonilerdeki polen stoğu…

Kolonileri açıp bakmaya da gerek yok aslında.

Bu yıl gibi bir erken bahar yaşandığında zaten polen stokları zirvede…

Üstelik polen toplarken ne var ne yok toplayacak değiliz…

Arılardan polen toplamak için en doğrusu arılara her gün ulaşabiliyor olmak gerekir.

Yani sistemleri aç, 2 gün sonra git topla ile olmaz.

Günlük toplanmalı.

Özellikle yağışlı günlerde derleme yapılmamalıdır.

Taze polen çok hassas bir ürün.

Nem yükseldiğinde çok çabuk bozulur, ekşir ve basit bir söylem ile küflenir.

Günlük derlenip, arıdan aynı gün akşam üstü hasat edilmelidir.

Polen toplama sistemleri işte tam da bu sebeplerden dolayı çok çabuk biçimde normale döndürülebilmeli ya da polen toplama pozisyonuna geçiş yapılabilmelidir.

Bölge olarak polen kıtlığı yaşayan işletmelerin polen derlemesi zaten yavaş olan gelişim hızını daha da düşüreceği unutulmamalıdır.

Bizler gibi arı sütü üreten işletmeler ise zaten polen toplaması hiç mantıklı bir üretim modeli değil.

Poleni bol olan bölgelerde de doğacak kuluçkanın taze polenle buluşması da tamamen engellenmeden optimum bir takvim ile polen derlenmelidir.

67824_1586384091686320_6721842070770487584_n

Poleni derlemek kadar onu tüketime sunmak için stoklamak…

Üstelik öyle bir dönem ki yağışı bol.

Pratik çözümler üretmek gerekir.

Polen kurutma ve temizleme makineleri var elbette.

Ancak çok kısa süreli ve az miktarda üretim yapan işletmeler bu yatırımlardan imtina eder.

Nasıl nemini düşürebiliriz?

Nem düşürme dendiğinde anlayacağımız şey nedir?

Her polen farklı nemde değil ki.

Üstelik bir kovandan alınan kutudan farklı nemde polenler çıkarken arılık tamamen karışınca…

Daha arılardan aldığımızda nem her seferinde farklı.

O yüzden standart bir nem azaltma çok zor.

Kolayca taşınabilen sinek telli tepsiler…

Birkaç tane şart.

Ne kadar ince yayılırsa o kadar kısa sürede istenen kıvama ulaşır.

Üzerinde de bir kat yine sinek telli örtü.

Kelebekler ve sinekler sever bu ürünü.

Gölgede…

Havadar yerde…

Geceleri ise mutlaka kapalı bir yere.

Öğleden sonra toplanmış bir ürün akşam üstü güzelce havalandırılırsa.

Arada karıştırarak.

Gece kapalı yerde bekletip ertesi gün öğleye kadar tekrar havalandırıldığında yeterli neme düşer genelde.

Daha sonra temizlenmesi önerilir ki taze iken temizlendiğinde çok fazla yapışır ve tozlaşır.

Tepsilerde zaman zaman elenirse temizliğe de yardımcı olur.

Doğru nem miktarı nasıl anlaşılacak?

Nasıl anlatılır?

Yapışmayacak…

1689160_1592413284416734_5934994185973661278_n

Polen mevzusunu bitirelim.

Vallah bu konuda bile tüketiciye ne söyleyelim ki.

Kendimiz ne zaman tüketiyoruz ki.

Ben…

Sadece üretim zamanı tadı ve nemi test etmek adına avuç avuç tüketiyorum ki zaten en lezzetli zamanı da o zamanlar.

Üretim bitince.

Dolapta bir sürü polen var ama bir kaşık bile tükettiğim yok.

Tüketilmesi konusunda kalkıp insanlara ne önereceğiz ki.

Karışımlarda ne tüketirsek işte.

Ama bu polen var ya.

Nasıl tarif etsem diye hiç düşünmem.

Eczaneyi bir avuçta yutmak…

Öyle bir içerik ki bir çoğu sentetik olarak karşılanması çok pahalı.

Arılar da onsuz yapamıyor.

Polen bitince arı bitiyor arı bitince de…

Tüketici nerden bilsin ki.

Anlattık mı?

Bal aşağı bal yukarı…

Son yıllarda kurutulmamış polen arzı ile tüketimin arttığı da bir gerçek.

Aslında polende tat ve lezzet aranmaz ama tüketici arıdan geliyorsa tatlı olması gerekir algısı taşıyor.

Kurutulmamış polen ile bu algı nispeten kırılıyor ve bizim bölge için tırfil poleninin nektar içerikli olması sebebiyle lezzetli olması talebi arttırıyor.

Ancak.

Aynı gün yanyana 2 kovan farklı kaynaklardan polen toplarken.

Arı bile aynı göze farklı kaynaktan poleni stoklarken.

Bir karmaşık ürün elde ediliyor.

Tüm sezon ürününü pacallamak bile arıcının metodu olabiliyor.

Neden?

Bir tüketiciye polen veriyorsunuz.

1 ay sonra polen talebi.

Bir öncekinden…

Bu nasıl olacak ki…

Kurutulmamış polenin derin dondurucuda saklanması bir zorunluluk ama derin dondurucuda duran bir ürünün donacağı ve çıkarıldığında hemen tüketilmesi gerektiği gibi bir algı da mevcut.

Polen, derin dondurucuda donuyorsa zaten çok yüksek nem içeriğine sahiptir ve istenmeyen bir durumdur.

Derin dondurucudan çıkarılan tüketime sunulan polen normal buzdolabında saklandığında hiçbir kayba uğramadan durabilir.

Tüketicileri, polen tüketmeye alıştırmanın bir yolu da bir nevi promosyon çalışması ile de olur.

Bal alan tüketiciye bir miktar polen sunmak çok fazla yapılan ve başarılı bir uygulamadır.

Yurtdışında polen ne kadar Mono ise o kadar değerli iken…

Hatta renk algılayabilir makineler ile çeşit çeşit ayırabildikleri.

Yani badem ağacı poleni sadece…

Bizde ise ne kadar karışık ise o kadar iyidir zannı var.

Bende çok çeşitli polen tüketmeye özen gösteririm ki bizim flora ülkemizdeki en yoğun ve en çeşitli polen akımına sahip…

Ayrıca sezonda en uzun süreli polen akımı da başarılı arıcılık adına çok önemli.

Polenin şu andaki teknikler ile toplanmış formunun değil arının stokladığı Arı ekmeği ya da Perga denilen formda tüketilmesi gerektiğini savunan görüşlerde mevcut.

Ama arının taze polen tükettiği, tüketimden artan bölümü stokladığını da unutmamak gerekir.

Ayrıca bir algıyı da değiştirmek adına.

Sadece örnek vermek adına.

Anzer balı söylenip durunca.

Şimdi de Anzer poleni gibi ürünler çıkıyor.

Anzer poleni…

Endemik birkaç türün olması o poleni diğer polenlere göre üstün kılmaz.

İçeriğinde söğüt poleni var mı?

Yok.

O halde ağrı kesici etkisini ara ki bulasın.

Yani o polen bu polen bir tarafa…

Tüketebilmek önemli.

Tüketiciyi kandırmadan…

Öyle büyük bir fiyat skalası var ki polenin.

12 TL gibi toptan alıcı bulan polenin 200 TL gibi fiyatlarla pazarlanabildiği güzel ülkemde…

Arıcılar için üretimi kolay ve iyi bir ek gelir olan poleni üretmekten imtina etmeden sadece promosyon olarak bile üretmeleri önem taşır.

Polenlikli kovanların diğer faydalarını da hesaba katarsak değerlendirilmesi gereken bir konudur.