
Basit anlatabilmek zor bazı konuları.
Çünkü o kadar çok bilinmeyen olunca işin içinde ne dersen de…
En kolayı ise arı ne amaçlı topluyor ve nasıl stokluyor diye bakmak…
Polen ya da çiçektozu…
Arıcılık açısından bakınca…
Başarının temeli.
Sadece sıradan bir seleksiyon ile melez ama nasıl melez üstelik arılarla üretim yapabilme başarımın ardında tek unsur var aslında.
Bölgemizin, ülkemizdeki en yoğun ve uzun süreli polen akımına sahip olması.
Yoğun polen akımı…
Olsa ne olur olmasa ne olur diyebilir miyiz?
Arı, neden polen toplar?
Bu soruyu soralım yüzlerce arıcıya.
Yavru için diye cevap verirler.
Yavru için mi?
Yavru nasıl tüketecekse…
Poleni kim tüketir kolonide?
Yeni doğmuş genç işçiler…
Neden?
Protein depolamak amaçlı.
Protein olmadan uçamaz bile.
Bırak arı sütü üretebilmeyi…
Bir işçi arının sağlıklı ve maksimum verim vermesi için doğduktan belirli bir süre içerisinde polen tüketmesi gerekir.
Yani poleni Yenidoğan işçi arılar için toplar arılar…
Kovana bak, polen geliyorsa ana arı vardır gelmiyorsa yoktur yaklaşımı da bu bilgi ile açığa düşer.
Ana arısız ve yavru faaliyeti olmayan kovana da polen gelir.
O kadar yoğun polen akımı olduğu zamanlarda.
Tüketim fazlası polen olduğunda ise stoklama davranışı gösterir.
Yani ihtiyaç yok, ben toplamayayım demez.
Kovana giren polen miktarı, kuluçka faaliyetini doğrudan etkiler.
Polen yoksa, doğacak genç işçilerin polen yeme ihtimali düştükçe ve finalde tüketemedikçe kuluçka azalır.
Stoklama ve polen akımı zirveye ulaştığında kolonilerde kuluçka miktarı da pik yapar.
Çiçek tozu işte adı üstünde.
Çiçek olacak ki tozu olsun.
Mevsimin akışına göre sıra ile hava şartları da uygun olduğunda değişik kaynaklardan…
Bu sıra iyi takip edildiğinde genelde aynı ritimle gerçekleşir.
Bölgeyi bilmek önem taşır.
Ne zaman zirve yapar, ne zaman azalır…
Yani şu bizim FIÇI teorisi olayı.
Ağzımızla kuş tutalım polen tahtası eksilince fıçıyı tam doldurmak mümkün değildir.
Arıları yoğun polen akımı olacağı tahmin edilen günlerde daha fazla polen toplamalarına teşvik etmek mümkün mü?
Basit.
Teşvik işte adı üstünde.
Denemek bedava.
Aynı güçte 20 koloniden 10 tanesini teşvik diğer 10 tanesini kontrol kolonisi yapıp yoğun polen akımı döneminde gözlemleyin.
Bir önceki akşam teşvik beslemesi yapılan koloniler çok daha fazla polen toplama eğilimi gösterirler.
Stoklamayı nasıl yapar?
Basit bir şekilde getirdiği poleni kaynak gözetmeden.
Yani sarısı siyahı kırmızısı üstüste bile olacak şekilde gözlere koyar ve kafası ile sıkıştırır.
Göz dolduğunda da üstüne hava almasını önleyecek bir cila çeker…
Arı ekmeği diye sunulan bir üründür işte bu stoklar.
Bazı rivayetlere göre bu ürün çok daha değerlidir ama sadece gözün üzerinden yapılan enzimleme gözün en dibindeki polenlere ulaşması mümkün değildir ki.
Taze polen ile göz içerisindeki polenin farkı yoktur.
Stoklanan ürün daha değerli olur mu ayrıca?
Sadece…
Üzerine balda olduğu gibi sır çektiği polen bulunan gözleri incelemekte fayda vardır ancak diğer açık stoklardan alınan arı ekmeği denilen ürün ile taze polen arasında fark konusuna şerh düşerim bir arıcı olarak.
Poleni yoğun biçimde toplatabilen arıcılar başarılı olur.
Bu ne demek şimdi.
Badem ağaçları polen veriyor diyelim.
Verse verse 1 hafta.
2 koloni düşünün.
1 tanesi 5 çerçevede
1 tanesi de 8 çerçevede
Hangi koloni badem ağacı polenini daha çok toplar?
İşte bu ivme öyle bir artar ki…
Sıra eriklere geldiğinde zayıf koloninin topladığından 2 kat fazla toplayacak güce erişir güçlü olan…
Aman ya ne yapacağız hızlı gelişen arıyı zaten hemen oğula kalkıyor diye.
Zayıf koloni ile bahara giren arılar…
Gümbür gümbür polen veren çiçekler geçer gider…
Bir koloni full toplar iken diğeri gücü kadar…
Her arılıkta öne fırlayan başarılı kolonilere bakın… Bunlar en iyi poleni toplayan kolonilerdir.
Bal akımı gibidir polen akımlarını bilmek.
Arıyı bala hazırlamak kadar önemlidir polen akımlarına hazırlamak.
Florasının ritmini bilmeli Arıcı.
Bugünlerde polen nereden gelir sorusuna cevap verebilmeli.
Arı topluyor nasılsa.
O bilir işini.
Bilir de gücü kadar, enerjisi kadar toplar…
Polenleri, stokladığı yerlere baktığımızda nedense hep yavru alanları çevresine koyduğunu görürüz.
Stok ne demek zaten…
Gerektiği zaman buradan alayım demek.
Uçuş müsait değil.
Kaynaklar kesintiye uğradı.
Genç işçiler poleni tüketecek.
Kuluçkaya bakacak.
Kalkıp en uzaklarda polen stoğu arayacak değil elbette.
En yakından…
Tabi doğadan poleni alabilmesi için gereken hava şartları da önemli.
Nem miktarı ise belki de en önemli kriter.
Çiçekler full açık ama lodos…
Zor…
Hava yağmurlu…
Zor…
Hele zayıf kolonilerin işi daha da zor.
Zayıf koloniler ne zaman gelişir?
Artık polen kaynakları en üst düzeye ulaştığında güç olarak belirli düzeye ulaştıklarında.
Ama o esnada poleni alan Üsküdar’da full askerle bal akımı gözlüyor pozisyonda…
Bu yıl da verimsiz geçti diye mazeret aramak gibisi yok.
Protein…
Yani bizim açımızdan bakarsak Et…
Et yemeyen çocuk nasıl olursa…
Polen yemeyen arı da öyle.
Mıgırık derler bizim muhacirler…
Tam da öyle.
Irksal olarak koloniler polen toplarken farklılık gösterir mi?
Yanyana 2 koloniler bazen farklı kaynaklardan polen toplayabilirler.
Hatta yüzlerce koloni aynı kaynaktan toplarken 1 tanesi hiç alakası olmayan kaynaktan toplar.
Ama genelde o döneme ait hangi polen kaynakları aktif ise yoğunluk o kaynaktandır.
Sonuç olarak…
Arıcılık dendiğinde…
Polen çok ama çok önem taşır.
Mıgırık arılarınız olmaması dileğiyle.

Polen derlemek…
Arıların poleni doğadan toplama ile ilgili uyguladığı teknikler…
Kovana getirirken taşıması…
Seyre değer işlerden.
Birçok arıcının terapi alanıdır polenli inişe gelen arılar…
Ama bir yandan da polen derlemek diye bir üretim şekli var.
Basit bir teknik ile arıların kovana genç işçi arıların tüketmesi için getirdikleri poleni onlardan almak mümkün.
Girişte.
Arı boyutu kadar delikler.
O deliklerden geçerek koloniye ulaşabilme şansı.
Dolayısı ile girişte ayaklarında çıkıntı şeklindeki polenler aşağıdaki tepsiye…
Giriş kontrolleri değişik değişik.
Hem çıkışa müsait olmalı ve tahdit olmamalı hem de girişte arılar çok fazla poleni o çıkıştan içeri kaçırmamalı.
Bir çok modeli denemiş ve görmüş olarak önerim…
Menteşe tarzındaki giriş tahditleme sistemi en uygunu.
Hem üstten çıkışa fırsat verir hem de uçuştan dönen yüklü arı çıkış deliğini görmez.
Önemli mi giriş ve polen yönlendirme sistemi?
Kesinlikle önemli çünkü koloni uçuş
etkinliğini bozmamak gerekir.
Çıkışı komple kapatıp çıkış için yine aynı polen toplama tuzakları toplanırsa erkek arı uçuşu gerçekleşemeyecektir.
Daha fazla yıpranan işçi arılar verimi düşürecektir.
Peki, arının geçtiği delik ve malzeme…
Plastik ya da metal.
Çok fazla seçenek var ve arının geçtiği plaka çok önemli.
Çapaklı malzemeler arıları fiziken yıpratır.
Plastik olanlar ise pürmüz ile sıcaklık uygulandığında hasar görür kovan dezenfeksiyonlarında.
En iyisi hangisi?
Yalova’da özel olarak bastırılan plakalar kadar başarılı olan hiç görmedim.
Nasıl buluruz sorusu gelir hemen…
Şu anda bu konunun muhatabı kim bilmiyorum ama bir hayli yüksek sayıda ve bir hayli de yüksek ücret ile yapılıyor.
Değiyor ama.
Polenlerin döküldüğü tepsiler.
Plastik var ahşap var.
Ancak bizler hangi sistem olursa olsun polen toplama esnasında sinek telli olan tepsiler kullanıyoruz.
Hem nem kontrolü hem de kırıntıların elenmesi adına…
Ve arılardan alınması…
Basit olan kısım burası.
Doldur işte kovaya ama tabi kısa sürede havalandırmak adına yine sinek telli eleklere dökülmek şartıyla.
Çok uzun süre kovada bekletilen taze Polenler hem yapışır hem de kızışır.
Kızışmak…
Nemli bir ürün sonuçta.
Bozulma başlar.
Esas sorun ise ne zaman toplamaya başlayacağız?
Polende lezzet ve tad aranmaz aslında ama gelgelelim tüketici davranışı denen bir olgu var.
Polenin tatlı olması bekleniyor.
Tadı geçtik.
Dönem dönem öyle polenler geliyor ki zehir gibi acı ya da çok kötü kokulu.
Bizim bölgede erken baharda ballıbaba kırmızı polenleri zehir gibi acı.
Haziran başı gibi de soğan tohumlarından gelen kötü bir soğan kokusu…
Yine sonbaharda kırmızı renkli kaynağını bilmediğimiz çok acı bir polen daha.
Bu kötü örneklerin yanında tırfilden gelen kahverengi polen ise bitter çikolata resmen.
O halde polen derlerken bölgemizdeki polen akımını bileceğiz çeşit açısından.
Diğer bakacağımız olgu ise kolonilerdeki polen stoğu…
Kolonileri açıp bakmaya da gerek yok aslında.
Bu yıl gibi bir erken bahar yaşandığında zaten polen stokları zirvede…
Üstelik polen toplarken ne var ne yok toplayacak değiliz…
Arılardan polen toplamak için en doğrusu arılara her gün ulaşabiliyor olmak gerekir.
Yani sistemleri aç, 2 gün sonra git topla ile olmaz.
Günlük toplanmalı.
Özellikle yağışlı günlerde derleme yapılmamalıdır.
Taze polen çok hassas bir ürün.
Nem yükseldiğinde çok çabuk bozulur, ekşir ve basit bir söylem ile küflenir.
Günlük derlenip, arıdan aynı gün akşam üstü hasat edilmelidir.
Polen toplama sistemleri işte tam da bu sebeplerden dolayı çok çabuk biçimde normale döndürülebilmeli ya da polen toplama pozisyonuna geçiş yapılabilmelidir.
Bölge olarak polen kıtlığı yaşayan işletmelerin polen derlemesi zaten yavaş olan gelişim hızını daha da düşüreceği unutulmamalıdır.
Bizler gibi arı sütü üreten işletmeler ise zaten polen toplaması hiç mantıklı bir üretim modeli değil.
Poleni bol olan bölgelerde de doğacak kuluçkanın taze polenle buluşması da tamamen engellenmeden optimum bir takvim ile polen derlenmelidir.

Poleni derlemek kadar onu tüketime sunmak için stoklamak…
Üstelik öyle bir dönem ki yağışı bol.
Pratik çözümler üretmek gerekir.
Polen kurutma ve temizleme makineleri var elbette.
Ancak çok kısa süreli ve az miktarda üretim yapan işletmeler bu yatırımlardan imtina eder.
Nasıl nemini düşürebiliriz?
Nem düşürme dendiğinde anlayacağımız şey nedir?
Her polen farklı nemde değil ki.
Üstelik bir kovandan alınan kutudan farklı nemde polenler çıkarken arılık tamamen karışınca…
Daha arılardan aldığımızda nem her seferinde farklı.
O yüzden standart bir nem azaltma çok zor.
Kolayca taşınabilen sinek telli tepsiler…
Birkaç tane şart.
Ne kadar ince yayılırsa o kadar kısa sürede istenen kıvama ulaşır.
Üzerinde de bir kat yine sinek telli örtü.
Kelebekler ve sinekler sever bu ürünü.
Gölgede…
Havadar yerde…
Geceleri ise mutlaka kapalı bir yere.
Öğleden sonra toplanmış bir ürün akşam üstü güzelce havalandırılırsa.
Arada karıştırarak.
Gece kapalı yerde bekletip ertesi gün öğleye kadar tekrar havalandırıldığında yeterli neme düşer genelde.
Daha sonra temizlenmesi önerilir ki taze iken temizlendiğinde çok fazla yapışır ve tozlaşır.
Tepsilerde zaman zaman elenirse temizliğe de yardımcı olur.
Doğru nem miktarı nasıl anlaşılacak?
Nasıl anlatılır?
Yapışmayacak…

Polen mevzusunu bitirelim.
Vallah bu konuda bile tüketiciye ne söyleyelim ki.
Kendimiz ne zaman tüketiyoruz ki.
Ben…
Sadece üretim zamanı tadı ve nemi test etmek adına avuç avuç tüketiyorum ki zaten en lezzetli zamanı da o zamanlar.
Üretim bitince.
Dolapta bir sürü polen var ama bir kaşık bile tükettiğim yok.
Tüketilmesi konusunda kalkıp insanlara ne önereceğiz ki.
Karışımlarda ne tüketirsek işte.
Ama bu polen var ya.
Nasıl tarif etsem diye hiç düşünmem.
Eczaneyi bir avuçta yutmak…
Öyle bir içerik ki bir çoğu sentetik olarak karşılanması çok pahalı.
Arılar da onsuz yapamıyor.
Polen bitince arı bitiyor arı bitince de…
Tüketici nerden bilsin ki.
Anlattık mı?
Bal aşağı bal yukarı…
Son yıllarda kurutulmamış polen arzı ile tüketimin arttığı da bir gerçek.
Aslında polende tat ve lezzet aranmaz ama tüketici arıdan geliyorsa tatlı olması gerekir algısı taşıyor.
Kurutulmamış polen ile bu algı nispeten kırılıyor ve bizim bölge için tırfil poleninin nektar içerikli olması sebebiyle lezzetli olması talebi arttırıyor.
Ancak.
Aynı gün yanyana 2 kovan farklı kaynaklardan polen toplarken.
Arı bile aynı göze farklı kaynaktan poleni stoklarken.
Bir karmaşık ürün elde ediliyor.
Tüm sezon ürününü pacallamak bile arıcının metodu olabiliyor.
Neden?
Bir tüketiciye polen veriyorsunuz.
1 ay sonra polen talebi.
Bir öncekinden…
Bu nasıl olacak ki…
Kurutulmamış polenin derin dondurucuda saklanması bir zorunluluk ama derin dondurucuda duran bir ürünün donacağı ve çıkarıldığında hemen tüketilmesi gerektiği gibi bir algı da mevcut.
Polen, derin dondurucuda donuyorsa zaten çok yüksek nem içeriğine sahiptir ve istenmeyen bir durumdur.
Derin dondurucudan çıkarılan tüketime sunulan polen normal buzdolabında saklandığında hiçbir kayba uğramadan durabilir.
Tüketicileri, polen tüketmeye alıştırmanın bir yolu da bir nevi promosyon çalışması ile de olur.
Bal alan tüketiciye bir miktar polen sunmak çok fazla yapılan ve başarılı bir uygulamadır.
Yurtdışında polen ne kadar Mono ise o kadar değerli iken…
Hatta renk algılayabilir makineler ile çeşit çeşit ayırabildikleri.
Yani badem ağacı poleni sadece…
Bizde ise ne kadar karışık ise o kadar iyidir zannı var.
Bende çok çeşitli polen tüketmeye özen gösteririm ki bizim flora ülkemizdeki en yoğun ve en çeşitli polen akımına sahip…
Ayrıca sezonda en uzun süreli polen akımı da başarılı arıcılık adına çok önemli.
Polenin şu andaki teknikler ile toplanmış formunun değil arının stokladığı Arı ekmeği ya da Perga denilen formda tüketilmesi gerektiğini savunan görüşlerde mevcut.
Ama arının taze polen tükettiği, tüketimden artan bölümü stokladığını da unutmamak gerekir.
Ayrıca bir algıyı da değiştirmek adına.
Sadece örnek vermek adına.
Anzer balı söylenip durunca.
Şimdi de Anzer poleni gibi ürünler çıkıyor.
Anzer poleni…
Endemik birkaç türün olması o poleni diğer polenlere göre üstün kılmaz.
İçeriğinde söğüt poleni var mı?
Yok.
O halde ağrı kesici etkisini ara ki bulasın.
Yani o polen bu polen bir tarafa…
Tüketebilmek önemli.
Tüketiciyi kandırmadan…
Öyle büyük bir fiyat skalası var ki polenin.
12 TL gibi toptan alıcı bulan polenin 200 TL gibi fiyatlarla pazarlanabildiği güzel ülkemde…
Arıcılar için üretimi kolay ve iyi bir ek gelir olan poleni üretmekten imtina etmeden sadece promosyon olarak bile üretmeleri önem taşır.
Polenlikli kovanların diğer faydalarını da hesaba katarsak değerlendirilmesi gereken bir konudur.